Süfyan es-Sevrî’nin Fıkıhçılığı
Özet
Süfyan es-Sevrî (ö.161/778), Emevî devletinin yıkılmaya yüz tuttuğu bir zamanda dünyaya gelmiş, bu yıkılışa tanık olmuş ve ardından kurulan Abbâsi devleti içerisinde otuz yılını geçirmiştir. Süfyan es-Sevrî fıkıh mezheplerinin teşekkül ettiği hicri II. asırda fıkıhta “müstakil bir mezhep sahibi” olarak bilinmektedir. “Sevrî mezhebi” hicri VII. asra kadar varlığını sürdürebilmiştir. Süfyan es-Sevrî’nin fıkhî görüşlerine baktığımızda onun zaman zaman Hicaz ekolü ve Kûfe ekolü, yer yer de bu iki ekol arasında bir çizgide bulunduğu görülmektedir. Bazı tabakât kitapları Süfyan es-Sevrî’yi “Ehl-i Eser”in, bazıları da “Ehl-i Rey”in temsilcisi olarak nitelendirmektedirler. Bu durum Süfyan es-Sevrî’nin her iki ekolün de görüşlerine muvâfık fıkhî ictihadlarının olmasından kaynaklanmaktadır. Süfyan es-Sevrî’yi salt olarak Irak ya da Hicaz ekolü içerisinde değerlendirmek yerine Sevrî’nin bu iki ekol arasında müstakil içtihatlar yapabilen bir müçtehit olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bize göre ise Süfyan es-Sevrî Irak/Kûfe ve Hicaz ekolleri arasında yer alan bir fıkıh âlimi olmakla beraber sahabeden İbn Mes’ud’un öncülüğünü yaptığı Irak/Kûfe ekolüne daha yakın bir çizgide durmuştur. Born in the time in which Emevi state was on the brink of collapse, Sufyan al-Thawra witnessed its collapse and subsequently spent 30 years in Abbasi state founded upon the collapse of Emevis. Sufyan al-Thawra was known to have a distinct interpretation of Islamic jurisprudence in the 2nd century (Islamic calendar) in which different interpretations of islamic jurisprudence started to be formed. When looked at his own interpretations of Islamic jurisprudence, Sufyan al-Thawra was seen occasionally to be following the Hijaz, Kufa school of thoughts and rarely stood between them. Some “tabaqat books” described him either as a representative of Ehli Eser or Ehli Rey. It was due to his interpretations which were suitable in both of the school of thoughts. it would better to introduce him as an interpreter of Islamic law (Mujtahid) who could interpret between these two distinct Islamic schools through using ra’y and hadith in a balanced way instead of being identified a mere follower of Iraq or Hijaz school. What we considered was that he was an islamic scholar standing between these school of thoughts and also stood in the point closer to Iraq/Kufa thought pioneered by İbn Mesud who was a companion of prophet Mohammed (Peace and blessings be upon him)
Sayı
5Koleksiyonlar
- Öksüz Yayınları [1372]