ABDURREZZÂK EL-LÂHÎCÎ'DE SUDÛRUN İMKÂNI BAĞLAMINDA SOYUT CEVHERLER
xmlui.dri2xhtml.METS-1.0.item-rights
info:eu-repo/semantics/openAccessDate
2016Metadata
Show full item recordAbstract
Felsefe ve kelam arasında cereyan eden önemli tartışmalardan biri de hiç şüphesiz "sudûr teorisi"dir. Filozoflar söz konusu bu teorinin imkân ve tutarlılığını mücerred cevherler/akıl ve nefs" kavramı üzerinden izah etmeye çalışmışlardır. Aynı filozoflar bu tartışma bağlamında "mücerred cevherler"in varlığını ise iki temel ilkeye dayandırmışlardır. Bunlardan biri; "Akıllar hiyerarşisi"nin neşet ettiği "'Bir'den ancak bir çıkar" temel İlkesi bir diğeri ise "aşk teorisi" ile izah edilen "feleklerin sahip olduğu bitimsiz dairesel hareket" ilkesidir. Ancak sudûr tartışmasında kırılma noktası filozofların sudûra ilişkin Tanrı'nın icbâri bir fâiliyet özelliğine sahip olma iddialarıdır. Nitekim sudûr teorisini reddeden ve "yoktan yaratma" düşüncesini savunan kelamcılar bu tartışmada temel tezlerini "mücerred cevherler" in ontolojik gerçekliklerinin reddi ve sudûrun filozoflarca zorunlu bir süreç olarak kabul edilme yaklaşımının Allah'ın "Mürîd" oluşu ile çeliştiği eleştirisi üzerinden oluşturmuşlardır. Önde gelen Şii kelamcılardan Tûsî'nin önemli şarihlerinden biri olan filozof-mütekellim Lâhîcî bu spekülatif tartışmada hem filozofların delillerini eleştirmiş hem de kelamcıların itirazlarını çok gerçekçi bulmamıştır. Ancak bununla beraber Lâhîcî'nin Sünnî kelamın temel bir görüş olarak kabul ettiği "yoktan yaratma" fikrini benimsediğini söyleyebiliriz. One of the most important arguments between philosophy and theology is certainly "the theory of emanation". Philosophers attempted to explain the consistency and possibility of this aforementioned theory through the concepts of abstract substance, reason and the soul. The same philosophers also in the context of this argument attempted to base the existence of "non-material substances" on two basic principles. One of them is the principle of "only one comes into existence the one from which "the hierarchy of reason" comes out, and the other is the principle of "endless circular movements that heavenly spheres have" described by "love theory". However the critical point in the discussions of emanation is the claims of the philosophers that God has a character doing His acts with compulsion in emanation. Thus, the theologians that defend the idea of "creation from nothing" and rejects the emanation theory in this argument form their basic thesis on the rejection of ontological realities of non-material substances and the contradiction that arises between philosopher's acceptance of emanation as a compulsory process and God's free will. In this speculative argument, Lâhîcî, one of the commentators of prominent Shiite theologian Tûsî and a philosopher-theologian, not only criticized the philosophers' evidences but also refused to consider theologians' objectives as realistic. Nonetheless we can say that Lâhîcî accepted the idea of "creation from nothing" that Sunni theology embraces as a basic notion
Source
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi DergisiVolume
2Issue
21URI
https://app.trdizin.gov.tr/publication/paper/detail/TWpVeU1qY3lNZz09https://hdl.handle.net/20.500.12450/366