EPİSTEMOLOJİK KOPUŞ BAĞLAMINDA TANZİMAT ROMANININ SOSYOLOJİK DOKUSU
xmlui.dri2xhtml.METS-1.0.item-rights
info:eu-repo/semantics/openAccessDate
2021Metadata
Show full item recordAbstract
Tanzimat süreci, sosyal-kültürel ve politik anlamda Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yapılan reformlarla anılmakla birlikte Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yeni Türkiye’yi de etkilemiştir. Ayrıca Tanzimat reformlarını içeren dönem, edebiyata köklü bir biçimde yansımıştır. Tanzimat edebiyatının özellikle daha çok ön planda olan roman türüne ilişkin günümüze kadar süren tartışmaların yapıldığı gözlenmektedir. Diğer yandan romanın tür olarak Batı’da 19. yüzyılda kabul edildiği noktasında yaygın bir görüş birliği içinde olunduğu bilinmektedir. Romanın epistemolojik temelleriyle ele alındığında ise modernite, pozitivizm ve burjuva kültürü ekseninde ortaya çıktığına dair ileri sürülen tezlerin olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla Batı’da belirli tarihsel bir birikimin ürünü olarak gelişen roman türünün,Osmanlı Devleti’nde Tanzimat döneminde yapılan reformlar sonucunda getirilmiş olsa da epistemolojik temelleri açısından farklılık sergileyeceği ortada olan bir tartışma konusu idi. Bu çalışmada Tanzimat romanının Batı romanıyla girdiği etkileşimde ünlü bilim filozofu Bachelard’ın kavramından hareketle epistemolojik kopuş odağında bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu değerlendirmenin kalkış noktası, bu etkileşimi ifade etmek için Orhan Okay’ın kullandığı, sözlük anlamı “renk renk, alacalı olan” şeklindeki “mülemma” sözcüğüyledir. Kuşkusuz Batı modernleşmesiyle Türk modernleşmesi arasındaki epistemolojik etkileşim, Batı ile özdeş bir tür olan romanı hem Tanzimat hem de erken Cumhuriyet döneminde araçsal olarak kullanılmasına olanak sağlamıştır.